Dil Seçimi
Sosyal Medya

Sepetiniz

Sepetiniz boş!

Hesabım

Blog

Migren veya baş ağrılarınızın “kaderiniz” olduğunu mu düşünüyorsunuz ?

Migren veya baş ağrılarınızın “kaderiniz” olduğunu mu duşunuyorsunuz?
Migreni veya baş ağrısı olan kişiler yıllarca doktor doktor dolaşıp, kendilerine çeşit çeşit ilaçlarla tedaviler uygulanıp gene de baş ağrısından kurtulamayınca hastalıkları konusunda karamsarlığa kapılırlar. Eğer uzun süre aynı mücadeleyi aynı doktor ile verirlerse, doktoru da aynı karamsarlık içinde  “Bu ağrılar sizin arkadaşınız, birlikte yaşamayı öğreneceksiniz!” veya “Bu ağrılar sizin kaderiniz!” benzeri sözler sarf ediverir. Bu doğru değildir!

Migren veya baş ağrılarınızın “kaderiniz” olduğunu mu düşünüyorsunuz ?

Migren veya baş ağrılarınızın “kaderiniz” olduğunu mu duşunuyorsunuz?
Migreni veya baş ağrısı olan kişiler yıllarca doktor doktor dolaşıp, kendilerine çeşit çeşit ilaçlarla tedaviler uygulanıp gene de baş ağrısından kurtulamayınca hastalıkları konusunda karamsarlığa kapılırlar. Eğer uzun süre aynı mücadeleyi aynı doktor ile verirlerse, doktoru da aynı karamsarlık içinde  “Bu ağrılar sizin arkadaşınız, birlikte yaşamayı öğreneceksiniz!” veya “Bu ağrılar sizin kaderiniz!” benzeri sözler sarf ediverir. Bu doğru değildir!
Yukardaki sözleri önümüzdeki sayılarda kronik, tedavisi zor pek çok hastalık için de okuyacaksınız. Çünkü tamamlayıcı tıp yöntemleri bu kronik hastalıkların pek çoğunda umutlu bir tedavi şansı sunmaktadır.
Bir migren veya baş ağrısının akupunktur ve tamamlayıcı tıp yöntemleri ile tedavisinde ortalama %80 başarı şansı bulunmaktadır. Zannetmeyin ki bize baş vuran bu hastalar kolay tedavi edilebilecek aşamada olanları da içerir. Hayır, bu şikayetler ile başvuran hastalar en az 15-20 yıldır tedavi üzerine tedavi denenmiş ama buna rağmen şikayetleri geçmemiş, çok zor vakalardır. Yani bu %80 oranı, çok değerli bir %80’dir.
Baş ağrıları genel olarak primer baş ağrıları ve sekonder baş ağrıları olmak üzere iki gruba ayrılırlar.
Primer baş ağrıları, kronik ve tekrarlayan baş ağrılarıdır ve kendi içlerinde migren tipi damarsal baş ağrıları, gerilim tipi kas kasılmalarına bağlı baş ağrıları ve her ikisinin bir arada bulunduğu küme tipi baş ağrıları olarak üçe ayrılırlar.
Sekonder baş ağrıları ise birçok sebebe bağlı oluşabilir. Kafa içinde herhangi bir lezyon ve hatta beyin tümörleri, sistemik hastalıklar, göz hastalıkları, çeneye ait yapısal problemler,  göz, kulak, diş, burun ve boğaza ait lokal hastalıklar gibi farklı sebepler ile ortaya çıkan baş ağrılarıdır. Çok çeşitli bulgular ile iç içe olduğu için kişinin ayırıcı tanısı çok önemlidir. Fizik muayene, laboratuvar bulguları ve ayrıntılı tetkikler gereklidir.
Migren, Yunanca’da “yarım baş” anlamına gelen “hemicrania” kelimesinden gelir ve ataklar halinde ortaya çıkan bir baş ağrısı türüdür. Ataklar 4 saat ile 72 saat arasında sürebilir. Kişi ataklar arasında kendini tamamen normal hisseder ancak bir sonraki atağın endişesi içindedir. Migrende baş ağrısının yanı sıra bulantı, kusma, ışığa ve sese aşırı duyarlılık gibi belirtiler de görülür. Migren, hem migren yakınması olan kişinin hem de yakınlarının yaşam kalitesini bozar. Migren yalnızca basit bir baş ağrısı değildir. Kişinin günlük aktivitelerini engelleyen, baş ağrısının yanı sıra birçok belirtiler de gösteren bir durumdur. 
Eğer bir baş ağrısı veya diğer belirtiler kişiyi normal günlük yaşamından
alıkoyuyorsa; bu, migren olabilir diye düşünülür.
Migren nedenleri henüz yeterince açıklanamamıştır. Migrenin bir damar hastalığı olduğu, sinir sisteminde biyokimyasal değişime uğrayan taşıyıcılar sayesinde oluştuğu; ya da beyin sapının tahrişi sonucunda veya beyin aktivitesinin değişimi sonucunda oluştuğu gibi pek çok teoriler tartışılmaktadır. Migrenin bir çeşidinin, kalıtsal hemiplejik formunun, 19. kromozomla alakalı bir gen bozukluğu olduğu sanılmaktadır. 
Türkiyede 1998 yılında yapılan bir araştırmaya göre 15-55 yaş grubunda baş ağrısı görülme sıklığı %16.4 olarak bulunmuştur. Bu oran kadınlar için %21.8, erkekler için %10.9dur.
Batı Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde baş ağrısı ve migren sık rastlanan hastalıklardandır. Bu hastalıklardan şikâyetçi gençlerin sayısının artması özellikle dikkat çekicidir. 1997 ve 2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre,  Almanya’da okula giden çocukların % 60- 80’inde baş ağrısı hatta migren krizleri gözlemlenmiş. Çocuklarda besin maddelerinin ya da yetersizlik hissinin yarattığı psikolojik baskının da baş ağrılarının oluşumunda ya da sıklığında rol oynadığı düşünülmektedir.
Her ne kadar migren tipi baş ağrılarının medikal tedavilerinde gelişmeler olsa da, günümüzde uygulanan ilaç tedavileri hala semptomatik düzeyde kalmaktadır. Bu tedavilerin amacı, migreni oluşturan sebebi ortadan kaldırmaktan ziyade ağrıları gidermeye yöneliktir. 
Henüz oluşum faktörlerini ortadan kaldıran bir tedavi geliştirilmediği için genelde hastaya ağrı kesici verilir. Günümüzde özellikle kısa süreli müdahalelerde “triptanlar” kullanılıyor. Bazen kalp hastalıklarında kullanılan ilaçlar ya da anti-antidepresanlar verilmektedir.
Bazı kişiler migrene daha yatkındır. Migrene genetik yatkınlık olduğuna dair bilimsel kanıtlar vardır. Örneğin tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre migrene yatkınlık daha fazladır. Ancak duyarlı kişilerde migren ataklarını tetikleyen bazı faktörler saptanmıştır. Migrene duyarlı kişilerde bir eşik düzey vardır. Tek bir tetikleyici faktör, tek başına migren atağına neden olmayabilir ancak iki veya üç tetikleyici bir araya geldiğinde atağı başlatabilir.
Örneğin migrenli bir kişi bir öğün atladığında migreni başlamayabilir ancak, aynı kişi uzun ve stresli bir yolculuk sonrası bir öğün atlarsa (açlık, stres ve hava değişimi bir arada olur), bu faktörler migrenini tetikleyebilir.
Tetikleyiciler kişiden kişiye değişmekle birlikte en sık görülenler, diyetle ilgili, hormonal veya sistemik faktörler, duygusal ve fiziksel stres durumları ve dış uyaranlardır. 
Migren Belirtileri:
 Baş ağrısı; migrenin belirtilerinden biridir
Genellikle (%45) tek taraflı, yoğun ve zonklayıcı tarzda bir baş ağrısıdır.
Görme bozuklukları; Kör noktalar, parlayan ışıklar veya şekiller görülebilir.
Aura olarak adlandırılan bu belirtiler, %10'unda görülür.
Aura ile birlikte olan migrene klasik migren denir.
 Bulantı, kusma, halsizlik, uyuma isteği, karında şişkinlik, kabızlık veya ishal 
 Işığa karşı aşırı duyarlılık (fotofobi)
 Sese karşı aşırı duyarlılık (fonofobi), konuşurken takılma
Kokuya karşı aşırı duyarlılık (ozmofobi)
 
Migrenli bir kişide boyun ve omuzlarda sertleşme, el ve ayaklarda karıncalanma, 
konsantrasyon güçlüğü, konuşma güçlüğü ve nadir olarak paralizi (felç durumu)
veya şuur kaybı, depresif ruh hali da olabilmektedir. 
 
Migrenin genel tıbbın içinde çeşitli tipleri vardır:
1- Klasik Migren: Aura (ön belirtiler) ile birlikte olan migrendir. Migrenli erişkinlerin %15 kadarında klasik migren görülür.
2- Yaygın Migren: Aurasız migrendir. Migrenlilerin yaklaşık %80'inde yaygın migren vardır.
3- Menstrüel Migren: Adet döneminin başlangıcında veya adet döneminde görülür; başka zaman görülmez. Çalışmalar menstrüel migrenin genellikle aurasız olduğunu göstermektedir.
4- Diğer: Bu üç migren tipi dışında, daha nadir görülen çok sayıda migren tipi de vardır; ancak bunlar tüm migrenlerin yalnızca %5'ini oluştururlar. Bunlara örnek olarak baziler migren, hemiplejik migren, oftalmoplejik migren, retinal migren ve post-travmatik migren sayılabilir.
Tamamlayıcı tıp perspektifinden bakacak olur isek, Geleneksel Çin Tıbbı ve akupunktur açısından da baş ağrısı nedenleri pek çoktur:
Yapısal olabilir. Burada kişinin sadece genel vücut yapısı değil, döllenme esnasında anne-babanın sağlık durumu veya annenin hamilelikteki sağlık durumu da işin içindedir.
Rüzgarlı soğuk hava, rüzgarlı sıcak hava, rüzgarlı rutubetli hava koşulları veya kişinin alışık olduğu hava koşullarından başka bir yere seyahati gibi hava durumuna bağlı olabilir. Rüzgar, eskilerin değişi ile yel ve rutubet nedeni ile olan bu baş ağrıları boyun ve omuz tutulmaları ile birliktedir.
Sinirlilik, endişe, korku, şok veya aşırı zihinsel yorgunluğa bağlı ruhsal nedenler olabilir.
Aşırı çalışmaya bağlı olabilir. Yoğun, şiddetli, zonklayıcı, bulantı ve kusmanın eşlik edebildiği, görme problemlerinin ve ruhsal gerginliğin de olabildiği ağrılardır. Çok uzun saatler ve stres altında çalışanların hafta sonu çektiği ağrılar bu gruba girer.
Aşırı cinsel aktiviteye bağlı olabilir.
Yeterli beslenememe, aşırı sıcak karakterde (baharat, acı, alkol, kırmızı et gibi) beslenme, aşırı rutubet ve ödem yapıcı (yağlı, kızarmış, süt ve süt ürünleri ve şekerli gıdalar gibi) besinleri aşırı tüketme, çok tuzlu yemek, çok hızlı yemek, aşırı kakao ve kahve tüketmek gibi diyete bağlı olabilir. (Günümüzde kronik baş ağrıları ve migren için başka bir besinsel faktör de gıda duyarlılığıdır. Kişiye özel bir test olan "gıda intolerans testi" yapılıp, o kişiye hangi gıdaların uygun hangilerinin uygun olmadığı tespit edilir. Uygun olmayan gıdalar belirli sürelerle diyetten çıkartılır. Kronik hastalığı olan kişilerin gıda duyarlılık testini yaptırıp diyetlerini ona göre düzenlemeleri hastalıklarının tedavisine çok destek olmaktadır.)
Geçirilmiş kazalar daha sonra özellikle ağrıları belli bir bölgede lokalize olan kronik baş ağrılarına neden olabilir.
Özellikle bayanlarda adet dönemlerinde daha da şiddetlenen hormonal kaynaklı olabilir.
Neden ne olursa olsun kronik baş ağrısı olan kişinin süregelen zaman içinde sinirleri ve bedeni yıpranır. Yaşam kalitesindeki düşüş hem kişiyi ve hem de tüm aile bireylerini çok olumsuz etkiler. Uzun yıllar başarılı olamayan tedaviler artık bıkkınlık ve umutsuzluk yaratır.
Migren ve kronik bir baş ağrısı tedavisi öncesi hastalarımızdan göz ve kulak-burun-boğaz muayenesi, bir de tüm dişlerin köklerini değerlendirebileceğimiz panaromik diş grafisi isteriz. Öncelikle baş ağrısının altında yatan bir organik problemin olup olmadığını anlamamız gerekir. Çünkü tedavide öncelik altta yatan organik problemi ortadan kaldırmaktır. Diş köklerinin ise akupunktur ve tamamlayıcı tıp açısından ayrı bir önemi vardır. Dişlerin organlar ile sinirsel bağlantıları vardır ve problemin olduğu dişler bu organ bağlantıları nedeni ile bize ilgili organlar hakkında da bilgi vermekte tedavimize yol göstermektedir.
Tüm bu ön kontroller, muayene ve detaylı bilgi alma sonucunda tedavi planlanır. Kronik bir durum için kural 2 kür tedavidir. Bir kür 10 seanstan oluşur. Birinci kür haftada 2 seans olmak üzere tamamlanır. İkinci kür ise haftada bir, iki-üç haftada bir ve daha sonrasında ayda bir olmak üzere toplam 6 ay kadar devam eder. 
Genellikle son çare olarak akupunktur tedavisine başvuran hastalara, ön görüşme ve ilk muayenede duydukları %80 başarı şansı pek inandırıcı gelmez ama yine de bir mucize beklerler. Genel olarak baktığımızda, 20-30 yıllık dirençli bir problemi çözebilmeyi bir anlamda bu kategoride değerlendirmek mümkündür ama bu bilimsel bir tedavi yöntemidir ve yüzdeler ile başarı şansı vardır. Kişiler, ilerleyen seanslarda sadece ağrılarının geçmekle kalmadığını, bunun yanında sindirimlerinin ve uykularının düzeldiğini, daha rahat ve daha sakin olduklarını, kendilerini daha zinde hissettiklerini gördükçe çok şaşırırlar ve geçen yıllara yanarlar. Ama zararın neresinden dönülse kardır. 
Tedavinin devamında genellikle şöyle bir durum ortaya çıkar. Hastamıza nasıl olduğunu sorduğumuzda iyi olduğunu, sorguladığımızda ise ilaç aldığını söyler. Bu yılların alışkanlığıdır. Kişi, hafif başlayan bir ağrısı olduğunda hemen ilaç alır. Çünkü yıllardır o aşamada ilacını almadığında veya da aldığı halde ilacın işe yaramadığını, ağrının tırmandığını ve hayatını sekteye uğrattığını bilir. Aslında, şimdi öyle olmayacaktır. Başı ağrıyacak gibi olup vücutta bir mücadele olacak ve ağrı kaybolacaktır. Daha sonraları ise o ağrılar hiç başlamayacaktır.
Bir migren veya kronik baş ağrısı olan kişinin başarılı bir akupunktur ve tamamlayıcı tıp tedavisinden sonra, çok nadir olarak -böyle kronik bir başa ağrısı olmayan kişinin başının ağrıması kadar- baş ağrıları olabilir.
Kronik baş ağrısı veya migreni olan kişilerin, bu konuda tamamlayıcı tıbbın yapacağı işler olduğunu unutmaması gerekir. Sadece baş ağrısı değil tüm kronik ağrılar için akupunktur ve tamamlayıcı tıp yöntemleri başarılı bir tedavi şansı sunabilmektedir.
Dr. Asuman KAPLAN ALGIN

  • paylaş